Kriz Dönemlerinde Marka Duruşu: Bağımsız Medyaya Verilen Destek, Sessiz Bir Cesaret
- GIS Consult
- Apr 21
- 2 min read
Türkiye’de 19 Mart 2025 itibarıyla yaşanan gelişmeler, yalnızca basın özgürlüğünün değil, kurumsal sorumluluk anlayışının da yeniden tanımlandığı bir döneme işaret ediyor.
Bağımsız medya kuruluşlarının karşı karşıya kaldığı ekonomik ve yapısal zorluklar, özellikle özel sektörün iletişim stratejilerinde köklü bir düşünme ve yeniden konumlanma gerekliliğini doğuruyor.
Bu süreç, markalar için yalnızca görünürlük kazanma ya da erişim artırma arayışıyla değil; aynı zamanda toplumsal değerlerle nasıl bir ilişki kurduklarını ortaya koyan bir sınav niteliği taşıyor.

İfade özgürlüğünün devamlılığı nasıl sağlanır?
Türkiye’de medya sektörü uzun süredir iki temel yapı arasında sıkışmış durumda: Bir yanda kamu kaynaklarıyla desteklenen ve siyasi iktidarla yakın ilişki içinde olan medya organları; diğer yandaysa sınırlı kaynaklarla, çoğu zaman baskı koşulları altında faaliyetlerini sürdüren bağımsız yayınlar. Bu ikinci grup, ifade özgürlüğünün ve gazetecilik etiğinin yaşatılabilmesi adına kritik bir rol oynuyor.
Ancak bağımsız medya, yalnızca doğru bilgiye erişimi sağlamakla kalmıyor; aynı zamanda kamu yararına hizmet eden bir alanın, tüm zorluklara rağmen varlığını sürdürmesini temsil ediyor.
Markalar için sadece erişim değil, pozisyon da önemli
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yapılan operasyonla başlayan süreçte görüldü ki; anlık erişim ya da gündem odaklı influencer kampanyaları, kriz dönemlerinde markalara sürdürülebilir bir değer sağlamıyor. Aksine, bu gibi dönemlerde markaların kamuoyundaki algısı, yalnızca ne söyledikleriyle değil, neyin yanında durduklarıyla da şekilleniyor.
Bugünün tüketicisi, markalardan yalnızca kaliteli ürün ve hizmet değil, aynı zamanda toplumsal duyarlılık bekliyor. Sosyal sorumluluk, artık iletişim stratejilerinin çevresel bir unsuru değil, merkezinde yer alan bir kimlik göstergesi haline geldi.
Destek verdiğiniz medya markanızın kitlesiyle bağını güçlendirebilir
Markaların bağımsız medya kuruluşlarına verdiği destek; ister reklam yatırımı, ister içerik iş birliği ya da sponsorluk yoluyla olsun, yalnızca bir iletişim tercihi değil, aynı zamanda kurumsal duruşun açık bir göstergesi sayılıyor. Bugün birçok izleyicinin karşısında yapılan programlarda sponsor markaların "Bağımsız medyayı destekliyor" cümlesiyle anılması tesadüf değil... Bu ifade, yalnızca markaların bilinirliğini değil, itibarını da kuvvetlendiriyor.
Markalar için bu tür iş birlikleri, yeni nesil tüketiciyle güvene dayalı bir ilişki kurmanın, etik duruş sergilemenin ve toplumla anlamlı bir bağ kurmanın etkili yollarından biridir.
Küçük girişimler kalıcı etkiler yaratır
Kurumsal iletişimde anlamlı ve uzun vadeli etki yaratmak için dev bütçeler her zaman gerekmeyebilir. Stratejik olarak seçilmiş bir bağımsız yayınla kurulacak iş birliği, yalnızca markanın görünürlüğünü artırmakla kalmaz; aynı zamanda bilgiye ve basın özgürlüğüne duyulan saygıyı da temsil eder.
Bu yaklaşım, markaların "ne sattığı" kadar, "neye inandığı" ile de tanınmasını sağlar.
Kriz dönemleri geçicidir, ancak bu dönemlerde sergilenen duruşlar kalıcıdır. Markaların bağımsız medyaya vereceği destek, yalnızca bugünün değil, yarının marka hafızasında da yer edecektir.
Toplumsal değerleri önceleyen iletişim stratejilerinin, orta ve uzun vadede itibar yönetiminin en güçlü bileşenlerinden biri haline geleceğine inancımız tam.
Çünkü taraf olmak, artık yalnızca bir seçenek değil; sorumluluktur.
Comments